DİĞER
“Savcı’nın Belediye Başkanı’nın zafer duvarındaki o kanlı, irrite edici, öldürmeyi neredeyse yücelten av fotoğraflarına bakarken duvarın orta yerine asılmış aynada yüzünü gördüğü, hem mağdur hem de fail olacağını işaret ederek bize de insanlığımızı, bazen doğru olsak da bazen eğri de olabileceğimizi hatırlatan o sahne – insanları iyisiyle kötüsüyle sevebileceğimizi ama saf kötüyü ne olursa olsun sevemeyeceğimizi, saf kötülüğü anlayamayacağımızı da idrak ettiren...”
"Bizde elektoralizm, hüküm sürdüğü yetmiş beş yılın ardından bugün tam anlamıyla bir çıkmaza girmiş durumda. Başta Kürt sorunu olmak üzere kendi eliyle yarattığı ve çözmemekte ısrarcı olduğu kallavi sorunlar, elektoralizmi fena halde zorluyor. Üzerinde bunca baskı olan HDP'nin milyonlarca seçmeni var, onlar oy vermeden elektoralizmin şansı yok, ne iktidardakiler, ne de muhalefettekiler açısından."
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Basın danışmanı Zınar Karavil, Selahattin Demirtaş'ın hapisane günlerini kaleme aldı. Dipnot Yayınları tarafından bu hafta basılacak olan kitabın Sırrı Süreyya Önder tarafından yazılan önsözü ile Selahattin Demirtaş tarafından yazılan sonsözünü Tadımlık olarak sunuyoruz.
"Anlatının her parçası bir kahramanın kendi dilinden, kendi penceresinden yazılmış. İncelik, özen şurada: Her bir şahsiyet kendi dünyasını tam da onlardan beklenecek bir üslupla ifade ediyor, tek tip üslupla değil. Üslup bireyin aynası, onun kimliği; bu ezeli bilgi burada bir kez daha yaşam buluyor."
"Selahattin Yusuf’un anlatısı, Trabzon'un kadim yüksek yaylalarından birini mekân seçiyor ve o mekânın aynı zenginlikteki diliyle konuşuyor. Biz başkayerlilerin karşısına, boğucu olmamayı, ancak yeterli yabancılık ve gıpta duygusunu vermeyi başaran sayısız yerel sözcük çıkarıyor roman."
“Türkiye’de kaç aile, bilhassa hemen her şeyin ‘devrimler’in gölgesinde filizlenip çiçeklendiği 30’lı yıllarda, çocuğuna Latin harfli yeni Türkçe ile birlikte Arap harfli eski Türkçeyi de öğretmiştir acaba? Hem de Fuzuli Divanı’nın en çetin ceviz metinlerinden Gül Kasidesi yahut Cevdet Paşa’nın neredeyse unutulmuş bulunan kitabı Kısas-ı Enbiya üzerinden. Babası Mehmet Mihri Bey’deki –şiirden edebiyata, felsefeden spora, müzikten tarihe uzanan– ufuk genişliği, Selahattin Hilav gibi bir insanın yetişmesine imkân hazırlayabiliyor demek ki.”
"Kurmacalarındaki toplumsal zeminleri ve anlatımlarıyla dikkat çeken, çok okunan iki yazara bakıyorum. İkisi arasındaki farklılıklar, benzerlikleri ölçüsünde çarpıcı geliyor. Daha doğrusu benzerlikler, farklılıkları ölçüsünde çarpıcı."
Demirtaş’ın öykülerinin en dikkate değer yanı “duygudaşlık kapasitemizi” artıran şeylerdir. Leylan’daki “çoklu bilinç ortamı” serabı, duygudaşlığın ulaşabileceği en uç nokta olsa gerek. Bir başkasının aklından geçen ne varsa görebilmek, tek beyin gibi hareket edebilmek… bundan daha ötesi mümkün müdür duygudaşlığın?
1 Şubat 1923’te Zümrüdüanka dergisinde yayınlanan “Erkek Kızlar” öyküsü Serdar Soydan'ın sunumu ve Latin harflerine çevirisiyle K24'ün Evvel Zaman sayfalarında
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık